Detaylı Bilgi

Yıl: 2023 (Aralık) / Sayı: 1
Ahmet Köroğlu
Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi
korogluahmet87@gmail.com
ORCID: 0000–0003–1350–7858
Sayfa: 132-143

Paylaş

Özet

Klasik dönemde düşünce dünyasını şekillendiren ilim geleneğinin keşfi, günümüze aktartılması ve modern dönemdeki tartışmalarla irtibatlandırılması önemlidir. Bunu yaparken de onun kendine has kavram dünyasıyla irtibatlı hareket etmek ve tartışmalardaki süreklilikleri ve kırılmaları ortaya koymak gereklidir. Bunun için diğer disiplinlerle birlikte siyaset bilimi ve siyaset düşüncesi kapsamında yapılacak çalışmaların önemi her geçen gün artmaktadır. Söz konusu disiplinlerin bir alt dalı olarak görülebilecek İslâm Siyaset Düşüncesi de bu bağlamda büyük önem arz etmektedir. Hızlıca yapılacak bir araştırmada da rahatlıkla görülebileceği gibi Türkiye’de İslâm Siyaset Düşüncesi, üzerine çalışılan ve farklı yönleriyle odaklanılan bir disiplin olmasına rağmen bu çalışmaların farklı açılardan üretildiği, tartışıldığı ve bir anlamda yeniden günümüze aktarıldığı hususlar belli yönleriyle sınırlı kalmıştır.

Anahtar Kelimeler

Detaylı Bilgi

İnşa Dergisi
Yıl:
2023 (Aralık) / Sayı: 1
C. Ersin Adıgüzel
Doç. Dr. , İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi
Sayfa: 129-131

Paylaş

Özet

Tarih yazıcılığında geleneksel olarak yaratılıştan başlayarak bir dünya tarihi şeklinde telif edilen eserlerden kapsamı ve tarih aralığı daralacak biçimde bölgesel tarihler ve şehir tarihlerine uzanan bir tarihyazımı geleneği mevcuttur. Endülüs Emevî Devleti döneminde yazılıp günümüze ulaşan şehir tarihleri, Endülüs özelinde şehir tarihi yazımına duyulan bu ilginin en azından X. yüzyıldan beri mevcut olduğunu gösterir. Günümüzde şehir tarihi araştırmalarının varlığı, şehir tarihlerine olan söz konusu ilginin canlılığını koruduğunu göstermektedir. Juan Pedro Monferrer–Sala’nın editörlüğünde yayınlanan La ciudad y sus legados históricos: Córdoba Islámica (Şehir ve Tarihî Mirasları: İslâm Hakimiyeti Döneminde Kurtuba) Endülüs şehir tarihçiliği açısından önemli bir çalışmadır.

Anahtar Kelimeler

Detaylı Bilgi

İnşa Dergisi
Yıl:
2023 (Aralık) / Sayı: 1
Osman Aydınlı
Doç. Dr., Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi
osman.aydinli@marmara.edu.tr
ORCID: 0000– 0001–7370–3143
Sayfa: 124-128

Paylaş

Mustafa Sabri Küçükaşcı Cahiliye’den Emevîlerin Sonuna Kadar Haremeyn, İsar Vakfı Yıldız Yayıncılık, İstanbul, 2003, 365 s.

Son ilahî din olan İslâm, insanların belirli bir nizam, intizam, birbirine ve insanî değerlere saygılı, kısaca maddî ve manevî değerler bütününe sahip bir “medeniyet” yapısı içerisinde yaşamasını istemiş ve bu sebeple şehir yaşamını tavsiye etmiştir. Hiçbir din veya peygamber bir badiyeye veya küçük bir yerleşim birimine gönderilmemiş, peygamberler dini şehirlerde tebliğ etmişlerdir. İslâm şehir hayatında doğmuş ve gelişmiştir. Bu bağlamda İslâm’daki ilk şehir modeli de Medîne olmuştur. İslâm’ın doğduğu Mekke ve İslâmî şehir modelinin uygulandığı Medîne daima Müslümanlar için örnek şehirler olmuşlar ve buralardaki tarihî seyir yüzyıllar boyunca nesilden nesle aktarılmıştır. Bilindiği gibi İslâm tarih yazıcılığı içerisinde şehir ve bölge tarihlerinin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Zira şehir tarihleri yalnızca o şehre ait coğrafî ve fizikî özellikleri barındırmamakta; siyasî, askerî, toplumsal, ekonomik, ilmî ve kültürel sahalarda da çok zengin ayrıntılar sunmaktadır. Bu sebeple erken

Anahtar Kelimeler

Detaylı Bilgi

İnşa Dergisi
Yıl:
2023 (Aralık) / Sayı: 1
Kemal Gurulkan
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı
kgurulkan@gmail.com
ORCID: 0000–0002–5639–696X
Sayfa: 115-123

Paylaş

Özet

Dünyanın en faal sismik bölgeleri arasında gösterilen İstanbul, Antik dönemlerden itibaren çeşitli türden salgın hastalıklara ve doğal afetlere tanıklık etmiştir. Veba ve kolera salgını, kuraklık ve kıtlık, çekirge istilası, yangın, fırtına, sel felaketi, tsunami, don vurma (boğazın donması), deprem vb. başlıklar altında değerlendirilebilecek bu afetlerle ilgili bilgileri bir taraftan başta kronikler/ vakâyinâmeler olmak üzere dinî, edebî, ilmî ve felsefî eserlerden edinmekteyiz. Öte yandan ise resmî kayıtlara –farklı dönemlere ait belgeler arasındaki nitelik ve nicelik farkını dikkate almak kaydıyla– müracaat etmemiz gerekmektedir. 

Bu araştırma notunun konusunu oluşturan belge, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi’nde muhafaza edilmekte (TS.MA.d, 9567) olup, İstanbul’da gerçekleşen bir depreme ilişkin iki yaprak hacmindeki hasar raporundan ibarettir. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nden intikal ettiği anlaşılan bu rapora tarih düşülmemesi farklı spekülasyonlara yol açmış ve söz konusu belge kimi araştırmacı tarafından 1648 tarihli İstanbul depremi ile ilişkilendirilmiştir.1 Bu kanaatin muhtemel gerekçelerinden ilki, belgede listelenen bütün binaların 1648 tarihinden önce inşa edilmiş olmasıdır. Diğeri ise 1766 depreminde ciddi hasar görmesine rağmen II. Mehmet Camii’ne listede yer verilmemesidir. Bununla birlikte Ambraseys ve Finkel söz konusu gerekçelerin haklılık payı bulunduğunu ancak birkaç nedenden ötürü hasar raporunun 1766 depremi sonrasında düzenlenmiş olabileceğini öne sürmektedir. Birincisi: Belgenin yazıldığı kağıtta bulunan tre luna (üç hilal) filigranının 1700 öncesinde kullanılmamasıdır. İkincisi: Belgede II. Mehmet Camii’nden söz edilmemesinin sebebi, hasar raporunun Bâbüssaâde Ağa’sının sorumluluğundaki yapıları içermesidir. II. Mehmet Camii hasar görmediği için değil, sadrazamın sorumluluğunda bulunduğu için bu raporda yer almamaktadır. 

Anahtar Kelimeler

Detaylı Bilgi

İnşa Dergisi
Yıl:
2023 (Aralık) / Sayı: 1
Aşkın Yıldız
Dr. Adayı, Erciyes Üniversitesi, İletişim Fakültesi
Sayfa: 95-113

Paylaş

Özet

İnternetin toplumların hayatına bilgi teknolojisi olarak girişi, zaman içinde bireyi her yönüyle kuşatmış ve özellikle kültürel hayatta etkili olmuştur. Bilgisayardan sonra bilhassa cep telefonlarının ayrılmaz bir parçası olan internet, sosyal medya uygulamalarının ortaya çıkmasını sağlayarak iletişimi çok daha yaygın ve kolay hale getirmiştir. Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar dünyanın herhangi bir yerinden takip edilebilirken, bu sayede kültürlerarası iletişim ve etkileşim artmıştır. 

İnternet tabanlı bilgisayar teknolojisi, uydu sistemleri ve bilişim teknolojilerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan ve tüm dünyada karşılık bulan sosyal medya, hemen her şeyin bir gösteriye dönüştürüldüğü popüler kültürün bir mecrası durumundadır. Öyle ki insanlığın en kadim kavramlarından olan annelik gibi bir değerin bile sosyal medyada beğeni ve takipçi kazanmak uğruna feda edilebilmesi, anneliğin ve gösteri kültürünün internet sonrasında bir dönüşüm yaşadığını göstermektedir. 

Özellikle Instagram’da yapılan paylaşımlar milyonlara varan beğeni ve takip almaktadır. Bu mânâda çocukların sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarla bilinçli ya da bilinçsiz olarak kullanıldığı, istismara uğradığı durumlar yaşanmaktadır. Popüler anne, instamom ya da blogger anne olarak isimlendirilen bu kullanım şekli, anneliğin internet sonrası dönüşümünün bir sonucu olarak okunabilir. Annelik olgusunun sosyal medyadan sonra geçirdiği dönüşümü ortaya koymak amacıyla ortaya çıkan bu çalışmada takipçi sayısı yüksek beş fenomen anne hesabının paylaşımları görsel ve söylemsel olarak analiz edilmiştir. Çalışma, sosyal medyada anneliğin gösteri mantığıyla popüler bir tüketim unsuruna dönüştüğü sonucuna varmıştır.

Anahtar Kelimeler

Detaylı Bilgi

İnşa Dergisi
Yıl:
2023 (Aralık) / Sayı: 1
Gülnihal Küpeli
Doç. Dr., Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi
qupeli@gmail.com
ORCID: 0000-0002-2055-0427
Sayfa: 64-93

Paylaş

Özet

Bu makalede, Sultan II. Bâyezîd dönemi Osmanlı tezhip sanatı ana hatlarıyla tasvir edilmekte ve XV. yüzyılın sonlarına doğru bu alanda geliştirilen yeni bir üslûp incelenmektedir. Söz konusu üslûp, tarafımızdan “İstanbul Üslûbu” olarak tanımlanacaktır. Makalenin amacı doğrultusunda, önce İstanbul Üslûbu’nun oluşum serüvenine şahitlik eden Baba Nakkaş, Timûrî–Herat, Türkmen ve Naif üslûp hakkındaki bilgileri özetleyecek ve ardından bu yeni bezeme tarzının özelliklerini irdeleyeceğiz. Değerlendirmelerimiz, Nakkaş Hasan b. Abdullah’ın imzalı eserleri bağlamında gerçekleştirilecek olup; üslûbun özgün yönleri bu eserlerin renk, desen, motif ve tasarım niteliklerinden hareketle belirlenecektir. Söz konusu değerlendirmeler sonucunda, İstanbul Üslûbu’nun bilhassa Fatih Sultan Mehmed döneminde hazırlanan eserlerin çeşitliliğinden beslendiği ve Sultan II. Bâyezîd döneminde kendi estetik dilini oluşturduğu ortaya konulacaktır.

Anahtar Kelimeler

Detaylı Bilgi

İnşa Dergisi
Yıl:
2023 (Aralık) / Sayı: 1
Muhammet Enes Midilli
Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi
enesmidilli@istanbul.edu.tr
ORCID: 0000–0003–0145–3987
Sayfa: 53-63

Paylaş

Özet

Memlük hâkimiyetinin son dönemlerinde Kudüs’te yaşayan Mücîrüddin el–Uleymî’nin (ö. 928/1521) el–Ünsü’l–celîl bi–târîhi’l–Kuds ve’l–Halîl adlı eseri İslâm tarih literatüründe müstakil olarak Kudüs’ün tarihine hasredilmiş ilk ve en önemli tarih eseridir. Yaratılıştan müellifin yaşadığı döneme kadar uzanan ve Kudüs’ü merkeze alan bir dünya tarihi formunda kaleme alınan el–Ünsü’l–celîl, tarih, siyer, fezâil, hıtat ve tabakât gibi çeşitli türleri birleştirmesi ve bu farklı telif geleneklerine ait malzemeyi sistematik bir bilgi tasnifiyle sunması bakımından ansiklopedik bir karakter taşımaktadır. Bu çalışmada Uleymî’nin entelektüel biyografisi ve Kudüs’le kurduğu yakın ilişkinin yanı sıra el–Ünsü’l–celîl’de takip ettiği ansiklopedik telif planı, Kudüs’ü insanlık tarihinin merkezine yerleştiren anlatısı ve eserin Kudüs tarihi için kaynaklık değeri inceleme konusu edilmiştir.

Anahtar Kelimeler

Detaylı Bilgi

İnşa Dergisi
Yıl:
2023 (Aralık) / Sayı: 1
Özkan Öztürk
Dr. Öğr. Üyesi, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi
oozturk@nku.edu.tr
ORCID: 0000–0001–6348–6069
Sayfa: 29-51

Paylaş

Özet

Sûfîlere göre insan ile şehir arasında irtibatlar vardır. Şehirlerin köy, kasaba, beldeler ve insanları bir araya getirmesi gibi, insan da kendi iç âleminde bir birlik kurarak psikolojik ayrılıkları yok eder. Dış âlemde ise siyasî bir birlik olan devlet kurumu ile toplum bir araya gelir. Nitekim Allah ismi de ilâhî isimler arasındaki ayrılıkları kaldırıp kendinde her bir ismi birleştirir. Sûfîlere göre çokluk ancak birlik kriteri ile bir araya getirilir. Bu manada ilâhî isimleri toplayıcı hakikat Allah’tır ve âlemdeki çokluğu birleştirir. İnsanın bütün parçalarını ruh bir araya getirir ve enfüsî çokluğu birleştirir. İnsanları bir araya getiren ise sultandır ve şehirdeki çokluğu sosyolojik olarak birleştirir. Bu açıdan toplayıcı vasfa sahip olmak, birleştirmek anlamında halife olmaktır. Sûfîlere göre saltanat merkezi olarak İstanbul kendisinde tecelli eden ilâhî isimler ve kendisinde ikamet eden velilerle yüksek değer ve şerefe ulaşmış bir şehirdir. Bu nedenle İstanbul bütün beldelerle irtibatlı olan ve onları siyasî ve ontolojik ilişkilerle bir araya getiren ve el–Câmi‘ isminin kendisinde tecelli ettiği bir şehir olarak değerlendirilir. Ayasofya Camii ise bu şehrin kalbini temsil eder.

Anahtar Kelimeler

Detaylı Bilgi

İnşa Dergisi
Yıl:
2023 (Aralık) / Sayı: 1
Ömer Türker
Prof. Dr., Marmara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi
om.turker@gmail.com
ORCID: 0000–0003–3359–1540
Sayfa: 6-27

Paylaş

Özet

Bu makalede İslâm siyaset düşüncesi eserlerinde zikredilen ve kökleri antik çağlara uzanan şehir–beden benzetmesinin yapısal bir tahlili yapılarak siyasî ve içtimaî düzenin yapısı ve işleyişi bakımından imaları çözümlenmektedir. Çözümlemede söz konusu benzetmeyi en ayrıntılı şekilde işleyen filozof sayılabilecek Fârâbî metinlerine özel bir gönderimle öncelikle benzetmenin unsurları sayılmakta ardından şehir ve devlet kelimelerinin kısa bir tahlili verilmektedir. Sonrasında benzerliğin esas itibariyle üç kavram üzerinden okunup derinleştirilebileceği iddia edilmektedir: İşlev, yönetim ve uyum. Buna göre bedendeki işleyişe benzer şekilde devletin de kendi içinde birlik ve bütünlüğe sahip parçaları vardır. Parçalar birbirine indirgenebilir olmadığı gibi devletin yetkin bir kurum olarak çalışabilmesi işlevleri de iptal edilebilir değildir. Yönetim, işleyişi birleştirme görevi ifa eder. İşleyişi birleştirmenin iki temel unsuru vardır. Birincisi işleyişi mümkün kılan bilgiler bütününün bir merkez tarafından idare edilmesidir. İkincisi ise işleyişin fiilen sürekliliğini temin eden iradenin tek bir merkezde oluşup bütün organları ve yapıyı etkileyerek onları aynı yöne sevk edebilmesidir. Uyum, hem yönetimin iç çelişkilerini giderme yahut azaltma hem de yönetenler ile yönetilenleri birbirine bağlayarak yönetme faaliyetinin idamesini mümkün kılma işlevi görür.

Anahtar Kelimeler